Administrator
|
ÇOK SESLİ İNSANLIK
Norveç’in batısında, ormanların arasında gizlenmiş, ortasından akarsu geçen, ormanlarla çevrili vadide kurulmuş Førde kentinden yazmak da varmış kısmette...Birkaç gün sürecek Türkiye yolculuğu öncesi, kıramayacağım dostlarımın “emr-i vaki”leri sonucu sürpriz bir şekilde davet edildiğim müzik festivali için, kendimi apar topar bu soğuk ülkenin şirin kentinde buldum. Ülke soğuk ama karşılaştığım insanlar için bu söylenemez pek. Onların sıcaklıkları, iklimin soğukluğunu unutturdu bana, daha ilk günden. Oslo’dan, festivalin yapıldığı Førde’ye kırkbeş dakika süren, otuz beş kişilik ‘dolmuş’ uçaklarla gidiliyor. Uçsuz bucaksız yeşilin ortasından geçen akarsular ve göllerin görüntüsüyle karşılaşmak insanda bir resim tablosunun içinde uçuyormuş duygusu uyandırıyor. Dağların yamaçlarından vadiye inen, dışı ahşap kaplama evlerin ağaçlar arasından fırlayan görüntüleriyle dolu ve en fazla sessizliğin hakim olduğu bir yaşam... İşte, 3 gün misafir olduğum Førde böyle bir kent. Merakla kendimi sokağa attığım akşam vaktinde, yani iş çıkışında bile benim gibi birkaç meraklı dışında caddelerde kimsenin olmadığını da söylemeliyim. Kent izlenimlerime virgül koyayım ve biraz da “kaçırmamak için” apar topar geldiğim festivalden söz edeyim... Bu yıl 21.ncisi düzenlenen ‘Førde Folk Music Festival Norway’, dünyanın dörtbir yanından farklı müzisyenlerin konserleriyle adeta uluslararası kültür ziyafeti sunuyor... Programda Türkiye’den herhangi bir müzisyen yer almıyor ancak; İspanya, İtalya, İran, Hindistan ve Uygur müziğine kadar Batı’nın en uç noktasından, Doğu ve Asya’nın geleneksel müzik gruplarına dek geniş bir coğrafyanın müzisyenleri üç gün boyunca adeta “kültürel resmi geçit” yapıyorlar.Festivalin bu yıl bir özelliği de Norveç Kraliçesi Sonja Haraldsen’ın onur konuğu olması... Kraliçe’nin hem açılışa katılması hem de davetli sanatçılarla biraraya gelmesinin önemini festival komitesinin heyecanından anlayabiliyoruz. Norveç izlenimlerimi yazarken benim de burada olmamı sağlayan Uygur Müzik Grubu’ndan söz etmezsem bu ciddi bir eksiklik olur...İlk olarak 2004 yılında, Londra Üniversitesi SOAS Bölümü’nde Uygur topluluğuyla ilgili araştırma yapan akademisyenlerin de yer aldığı müzisyenlerin kurduğu, ‘The London Uyghur Ensemble’, Britanya’da adı çok bilinen popüler gruplardan biri. Doğu Türkistan kültürü ve müziğini Avrupa ülkelerinde tanıtmasının ötesinde, Uygurlara Çin’in uyguladığı asimilasyon ve baskılara Batı toplumlarının dikkatini çekmek gibi işlevi daha var. SOAS Öğretim Üyesi Rachel Harris dışında grubun tüm üyeleri, baskılar nedeniyle ülkesinden uzakta yaşamak zorunda bırakılan Uygur müzisyenlerden oluşuyor. Grubun solistliğini, akademik kariyerini İngitere’de tamamlayan Rahime Mahmut yapıyor. İrlanda, Galler ve Batı Avrupa’nın birçok ülkesinde benzeri müzik festivallerinin aranan etnik müzik gruplarından biri olan Uygur Müzik Grubu, birkaç yıldan beri Førde Folk Music Festival’ne de katılıyor. Bu yıl Uygur müziği ve Kırgız Kına gecesi sunumu ile festivalin en renkli bölümlerinden biri Uygur Grup tarafından gerçekleştirildi. The London Uyghur Ensemble’nin, birkaç yıl önce Londra’da Türk Sanat Müziği’nin klasik eserlerinden oluşan bir konser verdiklerini de hatırlatarak, kardeş bildikleri Türkiye’de bugüne kadar hiç bir etkinliğe davet edilmediklerini, hatta Britanya pasaportu taşımalarına rağmen, Uygur oldukları için Türkiye’nin kendilerine vize vermediğini de not edelim.Güneşin az uğradığı Norveç’in şirin kenti Førde’deki müzik sofrasında benim de bulunmam işte bu Uygur müzisyen kardeşlerimizin bana yaptıkları hoş sürpriz nedeniyledir… İyi ki de oldu; beni son günlerde bunaltıcı sıcaklarının esiri olduğumuz Londra’dan birkaç serin güne taşıdığı gibi, ilk defa geldiğim bu kuzey ülkesi ile ilgili düşüncelerimin yerli yerine oturmasına da fırsat tanıdı. Ayrıca bir de, bir ressamın fırçalarıyla tuvale yansıyan tablo güzelliğindeki bir ülkeyi dünya gözü ile görme imkanı verdi bu sürpriz davet... Farklı kültürlerin, adet ve geleneklerin, dünyamızı ne kadar renkli ve zengin kıldığını anlamak için müzik eşliğinde bu tür kültürel yolculuklar yapmanın faydası tartışılmaz.Festivalde anlamadığım dillerde, daha önce duymadığım ezgilerde de olsa, farklı müzikler duydukca insanlığın tek sesli olmamasının ne kadar muhteşem olduğunu anlamış oldum. Çok sesli dünyada hayat var, bu kesin... Source: http://www.gazetemen.com/index.php?sd_id=23014&cid=13
Aziz Isa Elkun http://www.azizisa.org
|
Free forum by Nabble | Edit this page |